Hoşgeldiniz, Giriş Yapın veya Kayıt Olun.
Arıcılık ile ilgili çok sayıda terim ve bu terimlerle ilgili hayatımızı etkileyen hususlar bulunmaktadır. Arıcılıkta en sıklıkla kullanılan terimler ve bu konularda kısa teknik bilgiler bu bölümde incelenmiştir.
İnsanların dengeli ve sağlıklı beslenmesinde önemli bir yeri olan balın yanı sıra polen, arı sütü, propolis ve arı zehri gibi diğer arı ürünleri de günümüzde birçok amaç için kullanılmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar ile en az bal kadar önemli bir diğer arı ürünü olan propolisin içeriği ve etkileri belirlenip kullanım alanının artırılması sağlanmıştır.
Çok eski çağlarda keşfedilerek, doğal bir antibiyotik olarak kullanılan propolisin mikroorganizmalara karşı olan etkisi temel karakteri olup, ilaç özellikleri nedeniyle eski çağlardan beri insanlar tarafından kullanılmaktadır. Propolisin farmakolojik özellikleri Yunan ve Romalı fizikçiler Aristoteles, Dioscoroides, Pliny ve Galen tarafından tanımlanmıştır. Bu tanıma göre propolis yaraların tedavisinde ve ağız enfeksiyonunda bir antiseptik olarak kullanılabilmektedir. Propolisin bu özellikleri Orta Çağda Avrupa’da ve Arabistan’ da kullanılmıştır. Inka’lar ise propolisi ateş düşürücü olarak kullanmışlardır. Propolis 17. yy. da Londra’da resmi ilaç olarak listelenmiştir ve yine bu yıllarda anti-bakteriyel aktivitelerinden dolayı Avrupa’da önem kazanmıştır.
Propolis, insan sağlığı için alınması gereken 22 bileşeni içermesi açısından içinde bulunduğumuz yüzyılda keşfedilen, mükemmel doğal ürün özelliği ile de önem kazanmıştır.
Propolis bütün bu özellikleri nedeniyle daha ileri düzeydeki araştırmalar için oldukça ilginç bir arı ürünüdür. Birçok ülkede, propolis çeşitli tıbbi sorunlara karşı kullanılmasına rağmen henüz cevap bulamamış bazı sorularıda içermektedir. Bu da propolisin modern tıpta kullanımını sınırlamaktadır.
Propolisin farklı kullanım alanları bilim adamlarının dikkatini çekdikten sonra bu konuda çeşitli araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu ilgiye bağlı olarak propolisin ticari öneminde de artış ortaya çıkmıştır. Propolis veterinerlik ve insan sağlığıyla ilgili kullanımlarında büyük potansiyele sahip doğal bir üründür. Diğer taraftan tıbbi bitkilerden sağlanan ürünlerden farklı olarak içeriği olağanüstü çeşitlilik göstermektedir. Farklı ülkelerde toplanan propolis örneklerinin kimyasal içeriği oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu çeşitlilik propolisin tıbbi amaçlı kullanımında ve kalite kontrolünde ciddi sorun yaratmaktadır. Karşı karşıya gelinen en büyük sorun propolis orijininin bölgeden bölgeye çeşitlilik göstermesidir. Propolisin orijininin bilinmemesi ise standartlaşmada ciddi sorun yaratmaktadır.
Günümüzde propolisin çeşitli kullanım şekilleri mevcut olup, saf ya da aloe jel ile polenle, ekstrakt olarak (hidroalkolik veya glikolik), ağız spreyi olarak (melissa, adaçayı ve/veya rosemary ile karıştırılarak), boğaz pastillerinde, kremler ve pudra şeklinde, gargara olarak üretilmekte ve içindeki balmumu alındıktan sonra kullanılmaktadır.
Propolisin çok sayıda etkilerine rağmen, raporların çoğu ön çalışmalara dayanmaktadır. Çalışmaların çoğunluğu Doğu Avrupa ülkelerinde yürütülmektedir. Uygulamalı çalışma ve araştırmalar ağırlıklı olarak Çin’de yapılmaktadır. Ama bilgi sağlanılması dil engeli nedeniyle zordur. Daha detaylı çalışmalar özellikle bağırsaklar, cildiye ve dişle ilgili uygulamalar propolisin tıbbi kullanımda olası faydalarının belirlenmesini sağlayacaktır.
Propolis üretimine ait güncel resmi kayıtlar mevcut olmamasına rağmen 1984 yılında dünya piyasasında yaklaşık olarak 200 ton propolis ticaretinin yapıldığı tahmin edilmektedir. En çok propolis üreten ülkeler arasında Çin, Brezilya, Amerika, Avusturalya ve Uruguay bulunmaktadır (Şekil 1). Japonya ise propolisin işlenmesinde ve tüketilmesinde önde gelmektedir.
Şekil 1. Propolis üretiminin ülkelere göre dağılımı
Propolisin sentetik olarak üretiminin olmaması, patent ve standart sorunu, eğitimsiz kişilerin arıcılık yapması; bal, polen ve arı sütünün sahip olduğu düzeyde bir pazarlama ağına sahip olmaması ve gelir kaynağı olarak arıcıları ve özel firmaları tatmin etmemesi gibi nedenler, propolis üretiminin yaygınlaşmasını önlemektedir.
Türkiye’de, propolisin mikroskobik ve kimyasal analizleri çeşitli araştırmacılar tarafından yapılmış ve Türkiye propolisinin bitkisel kaynağının genelde Castanea sativa ve Populusspp. Olduğu bildirilmiştir. Ancak yapılan çalışmalar arasında bir yöreyi kapsayan detaylı çalışmalar yoktur. Dolayısıyla Türkiye propolislerini kapsayan standart oluşturulamamıştır.
Türkiye propolisinin kimyasal içeriği ile ilgili bir çalışma Sorkun vd. (2001) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada Türkiye’nin farklı bölgelerinden (Bursa, Erzurum-Aşkale, Gümüşhane-Söğütagil ve Trabzon-Çağlayan) örnekler toplanmıştır ve GC-MS ile kimyasal analizleri yapılmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, Trabzon ve Gümüşhane Bölgelerinden alınan propolis örneklerinde benzer kimyasal içerik gözlenirken, Erzurum örneği farklı bir yapı göstermiştir. Bursa yöresinden toplanan örneklerde ise flavononlar, flavonlar ve ketonlar oldukça zengin miktarda saptanmıştır.
Kartal vd. (2002), Türkiye’nin Ankara-Kazan ve Marmaris bölgelerinden topladıkları propolis örneklerinin antimikrobiyal aktivitelerini incelemişlerdir. Propolis örneklerinden 4 farklı etanol ekstraktı (%30, %50, % 70 ve % 96′ lık etanoller kullanılarak) hazırlamış ve bu ekstraktların etkilerini 7 Gram (+), 4 Gram (-) ve bir mantar kültürü üzerinde incelemişlerdir. Ankara-Kazan’dan alınan örneklerin Marmaris örneklerine kıyasla daha güçlü antimikrobiyal aktivite gösterdiğini belirtmişlerdir ve Ankara-Kazan propolisinin kimyasal içeriğinin Populus türlerinin tomurcuk salgılarıyla benzer olduğunu belirtmişlerdir. Gözlenen aktivitenin çoğunlukla kaffeik asit ve esterlerinden kaynaklandığını açıklamışlardır.
Sorkun vd. (1996), propolisin fitoinhibitör etkisini çalışmışlardır. Türkiye’nin farklı bölgelerinden (Çankırı, Aksaray, Milas-Kalemli, Gümüşhane-Kaletaş) topladıkları örnekler ile farklı konsantrasyonlarda etanol ekstraktları (EEP) hazırlamışlardır. Bulgulara göre propolis solusyonları konsantrasyona bağlı olarak çimlenme yüzdesini belirgin bir şekilde inhibe etmiştir. EEP’nin uygulandığı tohumun kök hücrelerinde mitoz bölümeyi inhibe ettiği gözlenmiştir. Milas-Kalemli ve Çankırı bölgelerinden toplanan propolisler belirgin bir şekilde mitoz bölünmeyi inhibe etmiş ve en çok inhibisyon Çankırı propolisinde gözlenmiştir.
Propolis terimi Yunanca’dan türemiş olup pro “savunma”, polis “şehir” anlamına gelmektedir. Buradan da şehrin ya da kovanın savunması gibi bir anlama ulaşmak mümkün olmuştur.
Propolisin keşfi milattan önceki yıllara dayanmaktadır. Ünlü Yunan filozofu Aristo, arıların çalışmasını saydam kovan kullanarak incelemek istemiş, ancak kovanın saydamlığı koyu renkte mumsu maddeler ile kapatılmıştır. Bu koyu renkli maddenin propolis olduğu tahmin edilmektedir.
Propolisin, insanlar üzerindeki olumlu etkileri çok eski yıllardan beri bilinmekte ve halk arasında kullanımı eski çağlara dayanmaktadır. İlk olarak M.Ö. 79-23 yıllarında Roma’da büyük bir okul olan “Pliny the Elder” da propolisin ağrı azaltıcı, yara iyileştirici aktiviteleri tanımlanmıştır. Propolis eski çağlarda Mısırlılar tarafından da bilinmekte ve bazı hastalıkların tedavi edilmesinde, ölülerin mumyalanmasında kullanılmaktaydı. Yunanlılar ve Romalılar, propolisi deri apselerinin tedavisinde yüzyıllar boyunca kullanmışlardır. Hipokrat (460-377 M.Ö.), propolisin deri hastalıkları, ülser ve sindirim sistermi rahatsızlıklarının tedavisinde kullanıldığını belirtmiştir. Afrika’da ise propolis ilaç olarak uzun zamandır kullanılmaktadır. 12. yüzyıla ait Avrupa kayıtlarında, propolisin ağız, boğaz enfeksiyonları ve diş sağlığı için kullanılan tıbbi preperasyonları tanımlanmıştır. Propolisin eski zamanlara dayanan diğer bir kullanım şekli vernik olarak kullanılmasıdır. İtalya’da 17. y.y.’da Stradivari, propolisi telli enstrümanların cilalanmasında da kullanmıştır.
Propolisin, geçmiş zamanlardan günümüze kadar gelmesini sağlayan en önemli ve çokça bilinen özelliği mikroorganizmalara karşı olan etkisidir. Propolis söz konusu özelliklere sahip olması nedeniyle insanlar tarafından günümüzde de kullanılmaktadır.
Yaşadığımız yüzyılda bu değerli arı ürününün antibakteriyel, antifungal, antiviral özellikleri yanında antiinflamatör, antiülser, lokal anestezik, antitümör, bağışıklığı uyarıcı gibi çok sayıda yararlı biyolojik aktivite göstermesi; tıp, apiterapi, sağlık besini ve biyokozmetik alanında kullanımını da yaygınlaştırmıştır. Son yıllarda propolis bir sağlık içeceği olarak da önem kazanmıştır. Ayrıca yiyeceklerde geniş çapta kullanılmakta ve insan sağlığını geliştirdiği, kalp rahatsızlıklarını giderdiği düşünülmektedir. Propolisin bu özellikleri bilim adamlarının dikkatini 60’lı yılların sonundan beri çekmektedir. Son 40 yıl boyunca ise kimyasal kullanımı biyolojik aktivitesi, farmokolojik ve tedavi edici kullanımlarıyla ilgili birçok araştırma yayınlanmıştır. İlk kapsamlı araştırma 1978’de Ghisalberti tarafından yayınlanmıştır. Günümüzde propolisin kimyası ve biyolojik aktivitesiyle ilgili oldukça fazla çalışma yapılmıştır. Fakat propolisin tedavide uygulanmasıyla ilgili çeşitli zorluklar vardır. Bu konuda problemlerin olmasının başlıca nedeni toplandığı yörenin bitki örtüsüne ve mevsimine bağlı olarak propolisin kimyasal bileşiminin belirgin bir şekilde çeşitlilik göstermesidir. Çünkü farklı ekosistemlerde farklı bitkiler ve bu bitkilere ait salgılar propolis kaynağı olabilir. Bu nedenlerden dolayı propolisin standartlaşması henüz tam olarak gerçekleştirilememiştir.
Günümüz dünyasında stres ve çevre kirliliği gibi insan sağlığını tehdit eden olayların giderek artıyor olması insanlar üzerinde çevre koşullarının olumsuz etkisini daha sık gösterir hale getirmiştir. Yaşam şartlarının bu olumsuz etkilerine karşın propolis, vücut direncini arttırma, antibiyotik etki gösterme ve en önemlisi doğal bir ürün olma özelliklerinden dolayı birçok ülkede çeşitli amaçlara yönelik olarak çalışılmaktadır. Yurtdışında ki birçok ülkede propolis kullanılarak çok çeşitli ticari ürünler üretilmektedir. Şekil 2’de propolisten yapılmış ürünlere ait bir stand görülmektedir.
Şekil 2. Propolis kullanılarak elde edilen ürünler
Literatürden elde edilen bilgilere göre propolis ticari olarak ilk kez 1950’lerde kullanılmıştır. Propolise ait 1984 yılı kayıtları; 55 tonu Çin’den, daha küçük miktarlarda Arjantin, Kanada, Şili ve Uruguay’dan ve miktarları bilinmeyen en az 11 diğer ülkeden propolis ihracatını içermektedir.
Bitkilerin büyük bir bölümü, yapraklarını, çiçeklerini ve meyvelerini, antimikrobik çürümeye karşı ürettikleri, su geçirmez ve ısı yalıtımı özellikleri olan reçinemsi maddelerle korurlar. Bal arıları bu reçinemsi maddeleri ağaçların gövdelerindeki çatlaklardan, tomurcuklardan ve yapraklardan toplarlar. Arıların çiğneyip, ağız sindirim enzimlerini ekleyerek ve kısmen de sindirerek, balmumu ile karıştırdıkları yapışkan madde, kovanda çeşitli amaçlar için kullanılır. Diğer bir deyişle propolis bal arılarının; canlı bitkilerden topladığı, balmumu ile karıştırdığı ve larva gözlerine yumurta bırakılmadan önce cilalamada ve kovan içi açıklıkların kapatılmasında kullandıkları yapışkan, koyu renkli bir maddedir.
Propolis, rengi sarıdan koyu kahverengiye bazende yeşile çalar. Şekil 3’de kovandan toplanmış, kahverenginde ham propolis verilmiştir. Propolisin rengi toplandığı bölgeleye ve mevsime göre farklılık göstermektedir. Örneğin ılıman iklime sahip ülkelere ait örnekler aşağı yukarı belirgin bir kahverengine sahipken, tropik iklime sahip ülkelerde ve Avustralya’da propolisin rengi siyahtır. Finlandiya propolisi turuncu, Küba propolisi ise koyu menekşe renktedir. Propolisin botanik kökeninin değişiklik göstermesine bağlı olarak renginde farklılıkların gözlenmesi doğaldır.
Şekil 3. Kovandan toplanmış kahverenkli ham propolis
Propolis kovandan alındığı zaman yapışkan ve kendine özgü keskin bir kokusu vardır. Avrupa propolisi genellikle hoş ve hafif bir kokuya sahiptir. Yandığında, içeriğinde bulunan aromatik maddelerin neden olduğu hoş bir koku çıkarır. Gürcistan propolisinin kokusu, genelde diğer bölgeler ve Rusya bölgesine ait propolisin kokusuna benzer. Litvanya propolisi ise çok güçlü tarçın kokusuna sahiptir. Tad olarak ta hepsi ekşi ve keskin bir tada sahiptirler.
Ortam soğuk olduğunda balmumu gibi sert, ısıtılınca reçinemsi ve yapışkan olan propolise, bu özelliğinden dolayı arı yapışkanı da denir. Propolis 15-25ºC arasında mum kıvamında elastik bir yapı gösterir. Yüksek sıcaklıklarda (30-40ºC) yumuşayıp yapışkan bir durum almaktadır. 80ºC de ise kısmen erimektedir. Propolis derin dondurucuya konulduğu zaman hemen katılaşır, istenirse bir öğütücü yardımı ile toz haline getirilebilir.
Propolisin kimyasal içeriği çok karmaşıktır ve toplandığı bölgenin florasına bağlı olarak çeşitlilik göstermektedir. Farklı ekosistemlerde yetişen bitkilerin türlerine ve yoğunluğuna bağlı olarak, bu bölgelerden elde edilen propolisin kimyasal içeriği çeşitlilik göstermektedir. Propolisin içeriği yerel floraya ek olarak çiçeklenme, iklim koşulları, tomurcuktaki reçine miktarı, toplanma zamanı, balmumu, polen ve arı tarafından salgılanan madde içeriğine bağlı olarak da farklılaşır. Arı türü ve arı ırkı da propolisin içeriğini etkileyen etmenler arasındadır. Tablo 1’de propolisin genel yapısı ve bileşenlerin oranları verilmektedir.
Tablo 1. Propolisin genel yapısı
Münstedt ve Zygmunt (2001)’ un bildirdiğine göre propolisin genel bileşiminde %50 reçine, %30 balmumu, %10 essensiyal ve aromatik yağlar, %5 polen ve %5 organik kalıntılar vardır.
Propolisin temel kimyasal içeriğinde ise, flavonoidler, fenolikler ve çeşitli aromatik bileşikler bulunmaktadır. Bu bileşikler suda ve hidrokarbon çözücülerde zayıf çözünürken alkolde iyi çözünürler. Propolisin genelde kullanılan çözücüleri ise alkol, aseton, amonyak, benzen, kloroform ve eterdir.
Farklı propolis örnekleriyle yapılan çalışmalar sonucunda propolisin bileşiminde 300′ den fazla madde belirlenmiştir. Tablo 2’da bu maddelerden bazıları örnek olarak verilmiştir.
Tablo 2. Propolisin kimyasal içeriği
İzole edilen bileşenlerin hemen hemen en büyük grubu flavonoid pigmentleridir. Flavonoidler, bitki dünyasında çok yaygındır. Flavanoidler, insanlar tarafından sentezlenemeyen bitki fitokimyasalları olup insan sağlığına pozitif etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Propolisin diğer bileşenleri ise kafeik asit ve esterleri, aldehidler, aromatik esterler, terpenler, lignanlar ve fenolik bileşiklerdir. Biyolojik aktiviteye sahip bu maddelerden en fazla etki flavanoidlerde görülür. Bal arıları tarafından bitkilerden toplanan salgılar arı tarafından salgılanan bazı enzimlerle karışarak içeriğini iyice zenginleştirir. Bütün bu maddeler propolisin çok fonksiyonlu bir madde olmasını sağlar.
Propoliste bulunan şekerler (ksiloz, galaktoz, mannoz, laktoz, maltoz, melibiyoz, eritritol, ksilitol, inositol), mineraller (Ca, Mg, K, Na, Fe, Zn, Cu) ve uçucu bileşenler de propolisin içeriğinin zenginleşmesinin diğer etkenleridir. Uçucu bileşenler propoliste düşük konsantrasyonlarda bulunur. Fakat aromaları ve biyolojik aktiviteleri propolisin karakterize edilmesinde önemli rol oynar. Propolisin kimyasal içeriği propolisin bitki kaynağı ile ilgili bilgi verebilir. Propoliste bulunabilen kirletici maddeler ise ağır metaller (kurşun), endüstriyel kirleticiler, pestisitler (endrin, dieldrin, aldrin, BHC, DDT, malation), PCB (paraklor-benzen), Arsenik (As), ve n-Hekzan’dır.
Temel propolis kaynağı bitkilerden biri olan Populus spp. (Kavak) salgıları incelendiğinde şu sonuçlar alınmıştır: Populus nigra propolisinden izole edilen maddeler; pinosembrin, pinobanksin, krisin, galangin, kafeik asit ve ferulik asit prenyl esteri iken, Populus tremula propolisinden izole edilen maddeler; fenolik gliseritler: dicumaroyl acetyl glycerol, diferuloyl acetyl glycerol, feruloyl coumaroyl acetyl glycerol, caffeoyl coumaroyl acetyl glycerol dir.
Tomas-Barberan et al., (1993) Venezuella propolisini çalışmış ve örneklerden polyprenylated benzofenonları izole etmişlerdir. Bu bileşenler bazı Clusia türlerinin çiçeklerinden sızan reçineden kaynaklanmaktadır. Kromatografik kıyaslamaya dayalı olarak Clusia major ve Clusia minör (Guttiferae) ‘ün bu bölgelerde propolis kaynağı bitkiler olduklarını belirtmişlerdir.
Propolisin kimyasal içeriği propolisin bitkisel kökenine göre değişmektedir. Kuzey Amerika ve Asya’ nın tropik olmayan bölgelerinde ve Avrupa’da arılar en çok Populustürlerinden propolis toplamaktadırlar ve Populus türlerine ait salgıların tipik fenolik bileşikleri; flavanonlar, kafeik asit ve ferülik asit esterleri’dir. Sonoran Çölü, Tunus ve Mısır bölgelerine ait bitkilerde çeşitlilik gözlenmekte ve buna bağlı olarak da propoliste yeni bileşenler saptanabilmektedir.
Propolisin kimyasal analizi ile ilgili olarak Velikova et al. (2000), tarafından yapılan bir çalışmada, Cezayir ve Türkiye propolisleri incelenmiş ve analizler sonunda diterpenik asitler bulunmuştur. O zamana kadar diterpenik asitler sadece Brezilya propolisinde bulunmuştur. Cezayir gibi Populus‘un her zaman bulunmadığı bölgelerde arılar propolis toplamak için diğer bitki kaynaklarını kullanmaktadır. Ancak bu durum propolisin antibakteriyel özelliğini etkilememektedir.
Garcia-Viguera (1992) İspanya’nın iki farklı bölgesinden toplanan propolis örneklerini GC-MS ile analiz etmiş, analiz edilen örneklerde yüksek seviyede kafeik asit, ferulik asit ve onların türevleri ile düşük seviyede sinamik asit, kumarik asit ve onların esterlerini bulmuştur. Bunlar Populus nigra tomurcuk salgısının tipik bileşikleridir.
Propolis içeriğindeki farklılıklar ve propolis kalite kontrolüne ait mevcut kimyasal metotların çok yeterli olmamasından dolayı kalitesinin belirlenmesi zorlaşmaktadır. Bitki kaynağına göre propolisin tipinin kimyasal analizlerle belirlenmesi, kalite kontrolünde ilk basamak olmalıdır.
Karmaşık bir kimyasal yapıya sahip olan propolisi bileşiklerine ayırmak oldukça güçtür. Son yıllarda sıvı ve gaz kromatografisi teknikleri kullanılarak propolis içerisinde yer alan organik bileşikler ve iz elementler belirlenmiştir. Ancak propolisten izole edilen bu çok sayıdaki bileşikler, propolisin çok az bir kısmını temsil etmektedir. Propolisin organik çözücülerde çözünen bu çok küçük kısmı dışındaki büyük bir bölümü suda ya da organik çözücülerde çözünemez.
Propolis zengin kimyasal yapısı ile birçok ilacın aktif maddesi olan flavonoidleri, antioksidanları, biyolojik aktiviteye sahip maddeleri, antibiyotik, antimikotik, antiviral etkili maddeleri bünyesinde bulundurmaktadır.
Propoliste bulunan inorganik maddeler Sodyum (Na), Potasyum (K), Magnezyum (Mg), Kalsiyum (Ca), Baryum (Ba), Bor (Bo) (eser), Stronsiyum (Sr), Çinko (Zn), Kadmiyum (Cd), Aliminyum (Al), Silisyum (Si), Selenyum (Se) (eser), Demir (Fe), Nikel (Ni), Krom (Cr), Mangan (Mn), Titanyum (Ti), Gümüş (Ag), Kobalt (Co), Vanadyum (V) şeklindedir.
Propolisin inorganik maddeleri üzerine yapılan son zamanlardaki çalışmalarda Makedonya örneklerinde Ca, Mg, K, Na, Fe ve Zn tespit edilmiştir. Küba örneklerinde Fe, Mn, Zn ve Cu tespit edilmiştir. Her iki çalışmada atomik absorbsiyon spektroskopisi kullanılarak yapılmıştır.
Tablo 3’de propoliste bulunan bazı kimyasal bileşenler ve genel etkileri verilmiştir.
Tablo 3. Propoliste bulunan bazı kimyasal bileşenler ve genel etkileri
Propolis arılar tarafından çeşitli ağaç ve çalılardan toplanan salgıdır. Propolis kaynağı olan başlıca bitki türleri; Acer spp.(Akçaağaç), Corylus spp. (Fındık), Quercus spp.(Meşe), Alnus spp. (Kızılağaç), Prunus spp. (Erik), Ulmus spp.(Karaağaç), Salix spp.(Söğüt), Aesculus hippocastanum (At kestanesi)(Şekil 4), Pinus spp. (Çam), Eucalyptus spp. (Ökaliptus), Castanea spp.(Kestane), Betula spp. (Huş), Populus spp. (Kavak) , Tilia spp.(Ihlamur) ve Fraxinus spp. (Dişbudak)’ dır.
Şekil 4. Aesculus spp.’ye ait bir tomurcuk
Kimyasal kanıtlara dayalı propolis analizlerine ait ilk bildiriler 1970’li yıllarda yayınlanmıştır. Lavie (Fransa) ve Popravko (Rusya) propolisin flavonoid içeriğini analiz etmiş ve bunu kavak (Şekil 5) ve huş tomurcuklarından topladığı salgılarla karşılaştırmışlardır.
Şekil 5. Populus spp.’ ye ait bir tomurcuk
Bankova et al. (1999), Brezilya propolisini ve bölgeye ait propolis kaynağı olabilecek bazı bitki salgılarını GC-MS ile analiz etmiş ve sonuçları karşılaştırmışlardır. Analizler sonucunda Brezilya propolisinin Baccharis drancunculifolia bitkisinden toplandığı bildirilmiştir.
Tablo 4. Propolisin bölgelere göre bitkisel orijini
Bitkisel orijininin bilinmesi, propolisin kimyasal olarak standartlaştırılması için önemlidir. Örneğin Populus çeşidi propolisten bahsedildiğinde şu açıktır ki propolis flavanoid aglycons hidroksisinnamik asit’ler ve esterleri içermektedir.
Bitkisel Kaynakların Saptanmasında Polen Analizinin ÖnemiPropolisin özelliklerinin coğrafi düzeyde belirlenmesi palinolojik analizler (polen analizleri) sayesinde gerçekleşebilmektedir.
Propolis polence zengin olup, propoliste bulunan polenin kökeni hakkında aşağıdaki hipotezler ileri sürülebilir:
Gerçekte tüm örnekler düşük yüzdelerde anemofil polene sahiptir ve de önemli ölçüde entomofil polen vardır.
Propolisin bitkisel orijini König (1985) ve Crane (1990) tarafından ele alınmıştır. König (1985) Avrupa, Güney Amerika, Batı Asya ve Kuzey Amerika’da Populus spp. tomurcuk salgılarının, propolisin kaynağı olduğunu belirtmiştir. Avrupa’da propolis kaynağı olarak ikinci dereceden önemli ağaçlar ise Betula spp., Quercus spp., Alnus spp., Salix spp. ve Corylus spp. olarak belirtilmiştir.
Propolisin çözünmeyen kısmında Lupinus spp., Robinia spp. ve Onobrychis sativa polenlerini bulan Jungkunz (1932), propoliste polen varlığını rapor etmiştir.
D’Albore (1979) beş kıtaya ait farklı ülkelerden propolis örneklerini inceleyerek propolisin coğrafik orijinini belirlemeye çalışmıştır. Analiz sonuçları Tablo 9’da verilmiştir. Bunun için asidik maddelerle muameleyi içeren Erdtman’ın asetoliz metodunu uygulamıştır. Asetolize maruz kalan polen taneleri boş ve konkav bir yapı alır. Sadece ekzin zarar görmez. Çünkü ekzin içeriğinde bulunan sporopoleninden dolayı asite dayanıklıdır. Asetolize maruz kalan polen tanelerinin yüzey ornemantasyonu da korunur. D’Albore bu çalışmasında propolis örneklerinde bitki polenlerini tanımlamıştır. Propolisteki polenin çevredeki bitki örtüsünden türevlendiğini düşünmüştür. Polenler kovana atmosferden veya bedeni ve bacakları polenle kaplı arılar tarafından getirilebilir. Bu şekilde kovana taşınan polenler propolis ile karışabilir.
Tablo 5. D’ Albore’nin incelediği 56 propolis örneğinin analiz sonuçları
Propolise ait standart ancak palinolojik ve kimyasal analizlerin bir arada yapılması ile gerçekleşebilir. Tablo 6’da bazı coğrafik bölgelere ait hem palinolojik analizler hem de kimyasal analizler sonucu elde edilen karakteristik özellikler verilmiştir.
Tablo 6. Farklı coğrafik bölge propolislerinin karakteristik özellikleri
Bal arıları koloni halinde yaşamlarını sürdürürler. Bu nedenle kovan içi koşullarının sağlıklı olması için sıcaklığın 34°C civarında olması ve nemin %40–65 arasında bulunması (kovan sağlığı için) çok önemlidir. Bu koşulların sağlanamaması durumunda ise kovanda virüs, bakteri ve fungus gibi çeşitli mikroorganizmalar üreyebilmekte ve çeşitli arı hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Arıların bireysel vücut ve kovan içi temizleme davranışı, kovan nemini ve sıcaklığını düzenlemeleri, ana arıya özen göstermeleri, kovan içi yaşamlarını sağlıklı ve hastalıklara karşı dayanıklı bir duruma getirmeleri, koloni yaşamında çok önemlidir.
Arılar kovanda propolisin mekanik ve biyolojik etkisinden faydalanır. Propolisin kovan içindeki asıl rolü arıları hastalıklara karşı korumaktır.
Sağlıklı bir koloni yaşamında arıların doğadan topladıkları ve değişime uğrattıkları propolisin büyük önemi bulunmaktadır. Propolis arılar tarafından kovan içerisinde çok amaçlı kullanılmaktadır. Arılar kovanlarını kış mevsiminde soğuk havadan, rüzgarın olumsuz etkilerinden korumak, kovan giriş deliğini daraltmak, kovan girişinden gelebilecek tehlikelere karşı koloniyi savunmak, kovan içinde taşıyamayacakları büyüklükte ölen canlıların çürümesini, kokuşmasını, ve çeşitli mikropların (virüsler, bakteriler ve funguslar) üremesini engellemek amacıyla propolisi kullanırlar. Propolis, petek gözlerinin temizliğinde, ana arının bıraktığı yumurtanın steril bir ortamda gelişmesinde ve yavrunun korunmasında etkili olmaktadır. Propolis arılar tarafından kovan sınırlarının şekillendirilmesinde, petek kenarlarının sertleştirilip onarılmasında, çerçeve bağlantılarının sağlamlaştırılmasında, çerçevelerin kovan içinde sabitleştirilmesinde, yarık ve çatlakların kapatılmasında ve peteklerin dezenfekte edilmesinde de kullanılır ve bu amaçlı kullanımlar için toplanır. Kovan içinde mikroorganizmanın atmosferden çok daha az oranda bulunmasının nedeni kovanda propolisin bulunmasıdır.
Kovanın iç duvarları propolisle sıvandığında kayganlaşır ve arıların kovana girmeye çalışan karıncaları püskürtmeleri kolaylaşır. Kovan içine girip orada ölen çeşitli böceklerin veya kovandan çıkarılamayan diğer parçacıkların üzerleri propolisle kaplanır, böylelikle bunların kovana zarar vermeleri engellenir. Kovan içindeki rutubeti belli düzeyde tutar ve şiddetli yağışlardan sonra görülecek aşırı rutubetten kovanı korur. Çerşitli spor ve benzerlerinin gelişimini engelleyerek, kovanın hijyen kalmasını sağlar.
Propolis toplanması bal arılarını uğraştıran en zor işlerden biridir. Arılar propolisi genellikle ağaçların üst kısımlarından toplama eğiliminde olduklarından, bu davranışlarını gözlemlemek oldukça zordur.
Arılar propolisi, bitkilerin özellikle tomurcuk ve sürgünlerinden üst çeneleri ile toplarlar. Arı, propolisi toplamayı kararlaştırdığı bitkinin tomurcuklu kısmına konar. Arka ayakları ve üst çenesini kullanarak bir miktar zamksı sızıntıyı kopartır. Bu parça ağızda nemlendirilip yumuşatılır ve burada bazı enzimler eklenerek pelet haline getirilir. Pelet, ön ve orta bacakların yardımı ile arka bacaklardaki polen sepetçiğinde paketlenir. Arı polen sepetçiği yeteri kadar propolis ile doldurulduğunda kovana döner.
Arılar, propolis olarak değerlendirdikleri boya, zift, madeni yağ, cam macunu gibi maddeleri propolis yerine kovana taşıyabilir. Örneğin Avustralya’da tarım makinelerine yapılan emaye mineralin kurumadan önce arılar tarafından kazındığı ve kovana taşındığı bildirilmiştir. Ülkemizde de arıcılar, arıların cam macunlarını, asfalt yollardaki ziftleri topladığını bildirmişlerdir. Bu tür maddelerin gittikçe artan oranda propolis yerine toplanması, propolisin ilaç amaçlı kullanımını sınırlamakta ve propolisin kalitesini düşürmektedir.
Propolis; antibakteriyel, antifungal, antiviral, antiinflammatuar, antiülser, lokal anestezik, karaciğer koruyucu, antitümör, immünostimülatör özellikler gibi çok sayıda biyolojik aktiviteye sahiptir. Bu nedenlerden dolayı apiterapide ve halk arasında popüler bir doğal besin olarak kullanılmaktadır.
Literatüre göre flavonoidler, aromatik asitler, diterpenik asitler ve fenolik bileşikler propolis örneklerinin biyolojik aktivitelerinden sorumlu temel bileşikleridir. Propolisin etanol ekstraktının antibakteriyel, antifungal, antiviral, iltihap önleyici, lokal anestezik, antioksidan, karaciğer koruyucu, immün sistem düzenleyici ve sitotoksik gibi aktiviteleri kanıtlanmıştır.
Propolisin bazı bileşenlerinin hücresel zehir ve kimyasal koruma etkileri olduğu yönünde de kanıtlar vardır. Bu bileşenlerden en bilineni Artepillin C, klerodan diterpenoidler ve benzofuranlardır.
İçeriğinde kafeik asit fenil esteri (CAPE) bulunan propolis hücre büyümesinin durmasına ve ölmesine neden olabilmektedir. Propolis bileşenleri kanserli dokuda yüksek bir hücresel zehir etkisi gösterirken, sağlıklı dokuda etki göstermemiştir.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar CAPE, artepillin C ve klerodan diterpenoid’in göğüs, deri, böbrek ve kolon kanserinden koruduğunu göstermiştir.
Propolisin su ve etanol ekstraktlarıyla in vitro koşullarda yapılan deneylerde karaciğer hücrelerinin (hepatositler) propolis ekstraktı içerisinde, etanol, karbon tetraklorid, galaktosamin ve allil alkol gibi zehirli maddelere karşı korunabildiğini göstermiştir. Özellikle propolisin su ekstraktından elde edilen dicaffeoyl quinic asidin çok önemli bir koruyucu olduğu bulunmuştur.
Propoliste bulunan bazı bileşenler, C vitamini ve E vitamini gibi antioksidanlardan daha etkili olabilir. Antioksidan etki; serbest radikal atıkların toplanmasıdır ki bunlar azaltılan glutahione seviyesinin hücre içinde oldukça önemli olduğunu göstermektedir, bir başka hipoteze göre propolisin bazı bileşenleri, dolaşımdaki kan tarafından emilerek, C vitamini gibi davranmaktadır.
Propolisin virüslere karşı olan etkisi, çok uzun yıllardan beri bilinmekte olup, içeriğinde kafeik asit fenil ester grubunu içeren propolis örneklerinin virüslere karşı etkin olduğu gösterilmiştir. Ayrıca propolisin Adenovirüsler ve Influenza virüslere karşı etkili olduğu saptanmıştır. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda AIDS’in nedeni olan HIV virüsüne karşı da etkileri gözlenmiştir.
Propolisin, yaraların iyileşmesindeki olumlu etkisi ile anti-bakteriyel özelliği arasında korelasyon vardır. Propolisin çeşitli tipteki bakteriler ve mantarlar üzerinde bakteri ve mantarın bölünmesini durdurucu etkileri olduğu gösterilmiştir.
Propolisin, virüslere karşı etkisi, bitki kaynağı değişse de farklılık göstermemesine rağmen, bakterilere olan etkisi propolisin bitki kaynağına göre değişiklik göstermektedir.
Tablo 7. Propolisin biyolojik aktiviteleri ve etken maddeleri
Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler polen ve propolisle birlikte yapılan beslenmenin, kilo almada ve demirin kullanılmasında olumlu etkileri olduğunu göstermiştir. Ayrıca polen ve propolis güçlendirici olarak da çok uygundur.
Yapılan deneylerde propolisin diş minesinin mikrosertliğini arttırdığı gözlenmiştir. Köpeklerdeki kulak enfeksiyonları (Canine otitis externa) %7’lik propolis-castor yağıyla veya propolis-gliserol karışımıyla çok başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir.
Türkiye’deki son raporlara göre kemiricilerin (rodent) gözlerinde yapılan çalışmalarda göz yaralarına ve enfeksiyonlarına karşı propolis ekstraktının etkisi araştırılmıştır. Yapılan çalışmalar propolisin su ekstraktının kornea epiteli yaralarının iyileşmesini hızlandırdığını engellediğini göstermiştir.
Propolisin mumla, boyayla ve diğer parçalarla kontaminasyonundan kaçınılmalıdır. En temiz toplama metodunda kovanın üstüne yerleştirilen traplar kullanılır. Traplar esasen bölmeler veya kovan duvarındaki çatlaklara benzeyen küçük delikleri olan levhalardır. Arılar kovanlarını dış etkenlerden korumak için bu delikleri kapatmaya çalışır ve böylece trabı propolisle doldururlar. Traplar sayesinde fazla mum propolise karışmamaktadır ve hasat sırasında kontaminasyon meydana gelmemektedir. Trap hasadı daha hızlı ve daha fazla ürün alınabilen bir yöntemdir.
Propolis üretimini arttırmak amacıyla havalar iyice soğuyuncaya kadar örtü tahtası yerine plastik, naylon veya metalden yapılan üzerinde arının geçemeyeceği genişlikte (3 mm) açıklıklar bulunan traplar kullanılmaktadır. Traplar kovanın üst kısmına monte edilir Trapların üzerinde bulunan açıklıklar 12–21 günlük işçi arılar tarafından propolis ile doldurulur.
Şekil 6. Kovanın üst kısmına yerleştirilmiş trap
Propolis ile kaplanan trap kovandan alınarak derin dondurucuya konulur. Soğuktan sertleşen propolis kırılgan bir yapı kazanır ve iç kapağa uygulanan basit bir bükme hareketiyle traptan ayrılır.
Şekil 7. Arılar tarafından propolis ile doldurulmuş trap
Propolis trabıyla ilgili değişik ülkelerde değişik modeller geliştirilmiştir. Japonlar tarafından geliştirilen modelde kovanın üst yüzeyine göre hazırlanan ince plastik bir levhaya alternatif büyüklükte yuvarlaklar açılır. Haziran ayında kovana takılan trap Ekim ayında kovandan alınır. Dört ay içerisinde deliklerin propolis ile doldurulduğu görülür. Japonlar tarafından yaygın olarak kullanılan trap modelinde ise kovanın ballık katında bazı çıtalar açık bırakılır ve bu alanın propolis ile kaplanması sağlanır (Şekil 8).
Şekil 8. Japonlar tarafından kullanılan propolis traplı kovan
Almanlar’ın kullandığı trap modeli gözenekleri farklı büyüklükte olan tellerin üst üste getirilmesi ve bunun da kovan örtü tahtasının altına konması ile oluşturulur. Ancak bu modelin kullanışlı olmadığı bildirilmektedir.
Propolisin Kalite KontrolüPropoliste, çevresel kirleticiler, ilaçlar ve mumlar yüksek oranda birikebilmektedir. Bu yüzden propolis insanların kullanması için toplanacaksa kimyasal işlemlere maruz kalmamış kovanlardan toplanmalıdır.
İyi bir propolis öncelikle tüm kontaminantlardan arınmış olmalıdır. Akarisitler birçok ülkede arı parazitlerini kontrol için kullanılmaktadır ve kalıntıları propoliste bulunabilmektedir. Ağır metaller de propoliste tehlikeli miktarlarda birikebilir. Böylece akarisitlerin ve ağır metallerin kontaminasyon seviyesi propolisin kalite kontrolünde önemli bir parametredir.Propolisin sadece toksinlerden arınmış olması yeterli değildir. Biyolojik aktivitesiyle ilgili maddelerin oranı, çözünmeyen kısımları, kül oranı kaydedilmelidir. Eğer propolis tıbbi amaçlı kullanılacaksa biyolojik aktiviteye sahip maddelerin yoğunluğunun bilinmesi zorunludur.
İyi kalitede bir propolis toksik kontaminantlardan arınmış olmalıdır. Mum, çözünmeyen madde ve kül miktarı düşük oranlarda olmalıdır. Tanımlanan bitki kaynağının aktif bileşenleri tanımlanmalı ve yüzdesi yüksek olan bileşenler saptanmalıdır.
Propolisle ilgili çalışmalardan en gereklisi propolisin standartlaştırılmasına yönelik olanlardır. Propolisin bölgeden bölgeye geniş bir spektrumda çeşitlilik göstermesi bu işi oldukça zorlaştırmaktadır. Ancak standardizasyonun olmaması da propolisin kullanımını sınırlamaktadır. Bu nedenle ülkeler kendi standartlarını oluşturmaya başlamıştır. Buna göre İngiltere ve Japonya’da oluşturulan standartlar Tablo 8 ve 9’da verilmiştir.Tablo 8. İngiltere’de kullanılan propolis standardı
Tablo 9. Japonya’da kullanılan propolis standardı
Türkiye’de ise Türk Standartları Enstütüsü (TSE–2003) tarafından bir propolis standartı oluşturulmuştur. Bu standarda göre olması gereken kimyasal özellikler Tablo 10’da verilmektedir.
Tablo 10. Türkiye’de TSE tarafından hazırlanan propolis standartı
Propolisin çeşitli amaçlara yönelik (kozmetikde vb.) kullanımları, bazı alerjik olaylara sebep olmuştur. Propolis ve bileşenleri isoprenyl caffeate ile birlikte çok güçlü alerjiye yol açarlar. Propolisin alerjik aktivitesinin dışında herhangi bir yan etkisi henüz bildirilmemiştir.
Propolisin çeşitli yararlı etkilere sahip olmasından dolayı kullanım alanı oldukça geniş olup propolis, tıpta, kozmetik sanayinde ve gıda sektöründe kullanılmaktadır. Bu nedenle de propolisin tablet, pastil, deri kremi, şampuan, ruj, diş macunu ve ağız spreyleri gibi ticari ürünleri hazırlanmıştır.
Arı Hakkında
Arı Hakkında Genel BilgiArıcılıkta başarılı olmak için genç, sağlıklı ve kaliteli ana arı kullanılmalıdır. Ana arıların gelecek kuşaklara aktaracakları (genetik) özellikler arıcılıkta büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de ana arı yetiştiriciliği ilk olarak Türkiye Kalkınma Vakfı (TKV) tarafından 1978 yılında başlatılmıştır. Günümüzde bu çalışmalar üretim izni almış 100’e yakın işletme tarafından devam ettirilmektedi ...
Bal Arılarında Bakım ve Beslenme
Kaynak: Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliğiiİlkbahar BakımıArıcılıkta istenilen düzeyde verim alabilmek için, her mevsim yapılması gereken işlemlere dikkat edilmelidir. Çalışmaların en yoğun yapıldığı dönem ilkbahardır.İlkbahar kontrollerinde amaç; arıların kışı nasıl geçirdiklerini, kovanda mevcut gıda miktarını, ana arının varlığını, yumurtlama durumunu, işçi arı miktarını, kovanda hastalık olup olmadığını kontrol etmektir.İlk kontrol; k ...
Bal Hakkında
Bal, bitkilerin nektarının ya da canlı kısımlarının salgılarının veya canlı kısımlarının üzerinde beslenen bazı böceklerin salgılarının, bal arıları tarafından toplanarak, kendine özgü özellikli maddelerle karıştırılıp, dehidre edilip, olgunlaşması için peteğe bırakılan, doğal tatlı bir maddedir. Arıların yararlandığı bitki kaynağına göre bal, salgı balı ve çiçek balı olmak üzere ikiye ayrılır. Balın kimyasal kompozisyonu bitki kaynağına ba ...
Balmumu Hakkında
Balmumu TarihçesiKültürel miras olarak balmumu en çok kullanılan hayvansal kaynaklı maddedir. Eski çağlardan beri, aydınlanmada ya da yalıtımda, çanak çömlekçilikte sızdırmazlığı sağlamada kullanılmaktadır.Mısırlılar, balmumunu mumya yapımında balsam içerisinde ve gemi sanayinde, Romalılar ve Yunanlılar, su geçirmez taş zeminlerde ve mermerlerin cilalanmasında kullanmaktaydılar. Orta çağa kadar, bir boyama tekniği olan ...
Polen Hakkında
Polenin TanımıYüksek yapılı bitkilerde, çiçek; çanak yaprak, taç yaprak, dişi ve erkek organlardan oluşmaktadır. Erkek organlar (stamen), filament ve onların ucundaki anterlerden meydana gelmektedir. Polenler, anterler üzerinde bulunan polen kesecikleri içerisinde gelişmelerini tamamlar ve tozlaşmayı sağlamak üzere anterlerin açılması ile serbest hale gelirler.Polen, bal arılarının gelişimleri, üremeleri ve kovandaki faaliyetleri s&uu ...
Arı Sütü Hakkında
Arı sütü, genç işçi arıların hipofarenjiyal ve postserebral bezlerinden salgılanan bir arı ürünüdür. Genç işçi arılar arısütünü ana arı adaylarını ve ana arıları beslemek için üretir.Larvalar üç günlükken alınır,süt taplanır.Şekil 1. Arı sütünün hasadıArı Sütünün Fiziksel ÖzellikleriArı sütü homojen, kirli beyaz renkte, keskin kok ...
Polinasyon Hakkında
Bitkilerde Tozlaşma ve DöllenmeArıların, bitkilerin tozlaştırıcıları olduğu ilk kez Alman Koelreuter ve Sprengel tarafından 1750-1800’lü yıllarda ifade edilmiştir. 1892’de ise Waite arı kolonilerinin meyve ağaçlarının tozlaştırılmasında kullanılabileceğini gündeme getirmiştir. Waite o dönemde çapraz tozlaşmanın (dış eşleşmenin) meyve ağaçlarında önemini saptamış ve bu bilgiyi paylaşmıştır. Daha sonraki çalışmalar bu çalışmal ...
Balmer internet portalı içersinde aramak istediğiniz anahtar kelimeleri veya ifadeleri yazın.